Ne Kadar Empati O Kadar Sempati

Kendi Hayatınıza Ancak Siz Anlam Verebilirsiniz

Kendinizi, kendi hayatınızı keşfetmek önemli bir gelişmedir. Zordur, acı verir ve cesaret ister. Kim olduğunuzu araştırabilmek için kendinize objektif gözlerle bakmayı benimsemeniz gerekir. Bunun anlamı bugüne kadar hayatın acılarını hafifletmek için size eşlik etmiş olan beklentileri terk etmenizdir.

Acıyla hayata ve savunma mekanizmalarını bırakmaya gönüllü olmanız gerekir. Kendinizi ve hayatınızı incelemenin sonucunda kendinizi bütünleme ve dengeleme sanatını öğrenirsiniz.
Tüm insanların tanıdığı ilk korku, terk edilme korkusudur ve bu korku gerçekçidir.

Çünkü insan yavrusu terk edilirse hayatını sürdüremez. Bebek ya da çocuk korundukça, terk edilme korkusu azalır. Reddedilme korkusu terkedilme korkusunun bir parçasıdır.
Tüm korkuların kaynağı ise terk edilme sonucu ölüm korkusudur. Ölüm, korku, terk edilme ve reddedilme, güçsüzlük ve kontrol kaybının sergilenmesidir. Başka bir deyişle, esas olarak kontrol edemediğimizden korkarız. Korku güvensizlikle eşdeğerdir.

Bize uygun gelen kabul ettiğiniz düşünceler vardır; karşı çıktığınız düşünceler vardır.  Yani düşüncelerin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışılabilirsiniz. Fakat duygular söz konusu olduğunda bunu yapamazsınız. Duyguların doğrusu yanlışı yoktur. Duygular kişiseldir ve o durumu yaşayan kişiye aittir.

Hayatta kontrol edebileceğimiz neler var? “Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz” ve “duygularınızdan kaynaklanan davranışlarınız”. Bunların dışında hiçbir şey sizin kontrolünüzde değildir.

Ne Kadar Empati O Kadar Sempati

Empati, bir insanın kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Karşıdaki kişinin rolüne girerek duygudaşlık kurulduğunda kısa bir süre kalınmalı ve tekrar kendi yerine geçebilmelidir.

Empati, sempatiden farklıdır. Empati ise karşıdaki insanın duygu ve düşüncelerini anlamaktır. Sempati, karşıdaki insanın duygu ve düşüncelerinin aynısına sahip olmak demektir.   Empatinin son aşaması, duygudaşlık kurduğumuz kişiye anladığımızı ifade etmektir. Örneğin bir dostumuz üzüldüğünde onu anlarız, duygularını hissederiz. Fakat ona ifade etmeye geldiğinde, gülümseyerek, ‘Boşver, üzülme, unut gitsin, kafana takma...’ dediğimiz zaman çelişki oluşur.

Duygudaşlık, kişinin;
• Olaylara karşısındakinin bakış açısıyla bakabilmesi...
• Karşısındaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması...
• Anladığını karşısındaki kişiye ifade etmesi…
Biliriz ki; karışımızdaki insanın tek isteği anlaşılmak, sevilmek ve saygı duyulma isteğidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEDİM TAKTAK KİMDİR